29 Eylül 2008 Pazartesi

AKİRA

Hep ismini duyduğunuz yapıtlar vardır. Bu filmin, kitabın veya konum olan animenin kısa kısa bilgileri vardır hafızanızda. Kırmızı motosiklet, kan etkisi, akira ile ilgili kafamda bulduğum ilk görüntüyse, bilgi olarak ta eski köklü muhteşem bir yapım olduğuydu.
Sonra rafların arasından erkek arkadaşınız kırmızı kapağı gösterince ‘aa evet evet akira bunu alalım.’ der diliniz.
Dvd konulur, izlenmeye başlanır, heycanlısındır çünkü bakmakta olduğun anime epeyce eskidir. İşte tamda bu önyargıların beyninden silindiği an bir iki dakika sonrasıdır.
Geleceğin dünyasında halk (lise gençliği, anarşist gruplar, dini gruplar…) sokaklarda küçük savaşlar vermektedir, kırmızının etkili kullanımı sizi şiddet yanlısı yapar. Fışkıran kanlar, çete savaşları bir yanda yürürken polis daha da etkilisi asker ortaya çıkmıştır. Kafamız böylesine kaosun içindeyken birden küçük yaşlı çocuğu görürsünüz, bütün bu kaosun arasından sıyrılabilecek kadar odak noktasıdır. Beynimiz bu yaşlı çocukta nesi kim diye bir yandan düşünürken (farkındaysan bir koşturmacadır gidiyor, tek farkı yorulamıyorsun) akira kavramı ortaya iyice çıkıyor ve karakterlerimiz bu bahsettiğimiz tüm girdapta birleşip birleşip başka yerlere bizi sürüklüyor.
Peki, konuyu geçelim ki zaten sende filmi ya izledin ya da izliyeceksin.
Yukarda da söylediğim gibi bir kaos bir koşturmaca var fakat öle bir koşturmaca ki sen koşmaktan zevk alır hale geliyorsun. Akiranın kim olduğu ne olduğu büyük bir bilmece ise süreçte aynı büyüklükte soru senin için.
‘Şiddet, kan bu denli estetik kullanılabilirdi.’ Cümlesi filmle ilgili en ayırt edici ifade olsa gerek. Bir nevi içimizde ki saklı kalan şiddet tutkusunu sakinleştirircesine mutlu ediyor. Tüm film boyunca hangi ayrıntıya bakacağınızı şaşırıyorsunuz ve işte bu noktada özellikle ‘bu animenin içerisinde hiç bir şey olmasa da böylece izlenir bu’ cümlesi geçiyor. Seksenlerin kıyafetleri özellikle o kabarık montları sevdiğimi anladım ki en kötü moda etkisidir diye düşünürüm. Müzikler bana eski bir anime olduğunu arada hatırlatsa da çok şık duran sessizlikleri ve coşkuları vardı. Ana konuya bakacak olursak evrensel konu budur diyorsunuz.
Kişisel gelişim, psikoloji, olgunlaşma ya da ermek dediğimiz şey her karakterde farklı olarak sunulmakta fakat Tetsuo’nun kotasından fazla gücü zamansız içinde hissetmesi ile kontrolsüz güç güç değildir sloganını hatırlıyoruz. Bu konuyu süper kahramanlarda da görmüşlüğümüz var aslında, onlarda ellerinde olan gücü umarsızca kullanan Tetsuo’dan farklı olarak daha bilinçli amaçları vardır. İşte burada devreye şu soru geliyor ‘kişi bazen istemeden de gücünü kötüye kullanabilir ve bu güç ona her türlü zarar verir’ mi acaba? Kesinlik belirten cümleden sonra acaba sorusunun gelmesi filmin açık uçlu bitmesinde ki güzelliktir. Yok olmak kötü bir son dersek evet deriz, yo hayır bu sonsuz bir ilerleyişti ya da kötülüğün durmasıydı dersek tam zıttının yarısı olur. Akira konusunda hala kafamda ufak sorular olsa da filmin içinde bize kısa bir geçmiş görüntü sunulunca aa evet yapay bir şeymiş buda diyip geçebiliriz. Bana tekrardan filmi izlettirecek olan noktalardan biriside bu kısım çünkü hala şüphelerim var.
Yazdıkça bir şeyleri eksik bıraktım hissi veren bir yapıt akira. Haksızlık etmek istemiyorsunuz. Animeden azcık haz alan, ütopik konuları düşünmekten de sonsuz haz alan birisi iseniz tamda izlenilesi bir yapıt akira. Hem olayın birde şu yönü var, izledikten sonra biriside size gelip akira vıdı vıdı yaparsa hımm öhöm tabi bende çok merak ediyorum demekten kurtulmuş gereksiz çevre yorumlarından kurtulmuş kişisel yorumunuza sahip olursunuz :D…

Hiç yorum yok: