16 Mart 2009 Pazartesi

ZERRİN TEKİNDOR PORTRELERİ


Bir resmi ilk görüşümüzde o eserle aramızda bir iletişim olur. Sen ona bakarsın, o sana bakar, sonra o sana bir şeyler anlatmaya başlar ya da anlatmazda seni gezdirir ya da sorular sorar ya da sen sormadan sana cevaplar verir… Yoğun bir ilişkidir. Tabi ilk karşılaşma önemli, bazen ilk görüşte aşk olur aranızda, öylesine yoğundur ki hissettirdikleri böle tarif edemezsiniz.

Zerrin Tekindor’un resimlerini (özelliklede portre çalışmalarını) görünce aşık oldum. O portrelerden bazılarına nasıl sahip olmak istedim anlatamam (büyük ihtimal şanslı insanların evlerinde yerlerini almışlardır, bu da acı gerçeğim) hani öle çok aç gözlü bir insan olduğumu da sanmıyorum, aaa bu çok güzelmiş benim olsun diye her şeyi istemem ama dedim ya aşık oldum tabloların bazılarına.


Kadın portrelerini ya da plastik sanatlarda kadın figür kullanımı zaten hoşuma giden bir şeydir. Zerrin Tekindor’unda kullandığı gibi hafif eğimli baş-boyun duruşu, saçlarla tamamlanışı çok estetiktir. Resimde zaten bilinçli ya da bilinçsizce hazırlanan kompozisyon size hikayenin yönünü verir. Bu tablolarda hikaye acelesi olmadan anlatılıyor. Sakin sakin giderken yer yer heyecanlılaşıyor, özellikle saçlarda. Gözüm gezerken o esas odak noktasına ulaşıyor. Uzun kirpiklerle kocaman daha derin bir hikaye anlatıyor sanki gözleri kadınlarının. En başta da söyledim ya çok etkilendim ben bu kadınlardan.


İşin diğer ilginç tarafı ressamın hikayesidir ya hep, hah işte! Burada da aynı şey var. Evet, bende Aşk-ı Memnu'yu izliyorum (itiraf kısmı gibi oldu burası) bir sürü sebep sayılabilecekken tek söyleyebileceğim ‘Neden izlemiyim ki’ olabilir J Her neyse ana konu bu değil. İnsan şaşırıyor tabi bir TV dizisinden tanıdığı birisi aslen tiyatrocu ama şok edici resimlerinde sahibi, çok ilginç bir şey bu sayın okuyucu. Eveeett bir insan bir sanat köşemizin de bu günlük sonuna geldik, kah sıkıldık kah duygulandık. Portre kadınları gibi parlamanız dileğiyle iyi günler…


Not: Nereye sıkıştıracağımı bilemedim ama ama (evet illaki bir şey bir şeye benzemelimidir? İnsan beyni niye arar durur falan filan) Portreleri gördükten sonra zihnimden yığınla resim aktı ama ama birisi vardı kiii onun eserlerine de hayranımdır ‘Lautrec ve Moulin Rouge’ Kadınlar, sahne dünyası…



3 yorum:

nilmari dedi ki...

Zerrin hanım yağlı boyadan başka malzeme kullanıyormu acaba çok merak ettim. Tablonun arka zemininde siyah dantel görüyorum. O kumaşmı? yoksa fırça ile mi yaptı. Yani herhangi bir aksesuar resimlerinde kullanıyormu (örneğin: küpe, kolye, küçük taşlar, kumaş..gibi) Ben resimlerinin hepsini çok beğendim,süperler.

estet dedi ki...

Zerrin hanım resimleri hakkında yaptığı röportajında karışık teknik kullandığını belirtmiş(kendi sitesinde, yazılanlar kısmında).
Ben de yakından birebir resimlerini görme şansına sahip olamadım ama senin de bahsettiğin gibi arka planda kumaş parçaları var sanki.Hatta resmine hacim ve etki katıcak her malzemeyi kullanıyor bence,çok da güzel yapıyor bunu :)
Umarım soruna biraz da olsa yanıt verebilmişimdir,nilmari.

nilmari dedi ki...

Çok teşekkür ederim. Tahmin ettiğim gibi teknik kullanıyor, maalesef bende resimleri yakından göremedim ve müthiş merak uyandırdı. Bütün resimleri incelediğimde arka planlar çok dikkatimi çekti, bu dantel desenini verebilmek yağlıboyada çok zordur. Onun için değişik bir teknik kullandığını hissettim. Aynı şekilde inşaat malzemeleride kullandığını okumuştum. Bunun dışında belirgin aksesuarları ön plana çıkarıyor, kolye ve şafka gibi. Yağlı boya bende çalışıyorum ama hiç bir zaman kumaş ve aksesuar kullanmadım zira cesaret gerektirir bu stil diye düşünüyorum. Ama Zerrin hanımın resimleri benim stilimde olduğu için hoşuma gitti. Kutluyorum tekrar kendisini.www.nilmariceile.blogspot.com